Dünya devletleri tarihinde “Birinci hanım” enstitüsü XX asrın ortalarında yaranmıştır. Avrupa’da “Birinci hanım” dedikleri zaman kraliça, majestrleri, imparatoriça, Şark’ta Sultan, Han, Meleyke ve s. adları ile şereflendiriyorlardı. Batıda demokrasi geliştikçe, kraliçalar ve imparatoriçalar birinci hanımlara şarkta sultan ve han hanımları ülkelerinin birinci hanımları adlarıyla şereflendi. Çünkü Batı devletlerinde krallar ve imparatorlar prezident ve kansler unvanını taktılar, şark ülkelerinde şah, sultan ve han isimleri tarihe karışarak yerlerini başkan ve başbakan sözcüklerine teslim ettiler. Bazı devlet başkanları ise siyasi gelenek-göreneklerini devam ettirerek kral, prens, prenses olarak kaldılar.
Azerbaycan’da bu enstitü 2003 yılının Ekim ayından sonralara cenap İlham Aliyev ‘in ilk devlet başkanlığı döneminde formalaşması bu şerefin ve ilk defa bugünkü Azerbaycan ‘ın vitse- prezidenti “UNESKO ve İSESKO ‘nun hoş meramlı sefiri Mehriban Xanım Aliyeva ‘nın taşıması hoşbaht, tesadüf müdür? Yoksa ülkemizin ictimai- siyasi hayatında mühüm önemli rol oynaması, Azerbaycan ‘ın dünyada siyasi imajının daha da artmasında teşebbüskarı olduğu ve reelleştirdiği Uluslararası seviyede değeri biçilmez büyük projelerin hayata geçirilmesi, halkımızın, milletimizin medeni –manevi hazinelerimizin dünya kültürüne kavuşturması ve gelecek düşmanlardan muhafaza edip koruması ve b. idi? Meğer az mıdır bizim musiki ve edebi –medeni abidelerimize sahip çıkmışlar bu ahlaksız vicdan hırsızları ermeniler?
Azerbaycan ‘ın birinci hanımı hakkında bu düşünceler beni uzaklara, ama çok uzaklara, tarihimizin şan ve şeref dolu zamanlarına götürdü. Azerbaycan Cumhuriyetinin başkan yardımcısı UNESKO ve İSESKO ‘nun hoş meramlı sefiri Mehriban Hanım Aliyeva ‘nın değeri biçilmez faaliyeti Azerbaycan tarihinde fahr edilecek hangi büyük şeref tacını başında gezdirmiş kadın şahsiyetlerimizle mukayese edebiliriz?
Dünya tarihinin ve kültürünün en muhteşem edebi abidelerinden biri “Dede Korkut” destanındaki hükümdar Gazan Hanın hanımı Burla hatunla mı? Ama Burla hatunun manevi kahramanlığı bir hükümdar kadını ve ülkenin meleykesi olarak (o zaman ülkenin meleykesi. Bizim zamanımızda ülkenin birinci hanımı ile denk geliyor) Gazan hanı şerefsizliğe mahkum edip namusuna tecavüz etmek küstahlığını sergileyen düşman hükümdarına meydan okuması, oğlunu kurban vermeye hazır olması ve şerefsiz yaşamaktansa ölümü tercih etmesi idi…
Ama Mehriban hanım yıllardır Azerbaycan tarihinin şeref tacı olan dahilerimizi ve misilsiz maddi-manevi hazinelerimizi YUNESKO ‘nun dünya kültür mirası listesine yazdırması şereflerin en büyüyü değil mi?
Belki Mehriban hanım Azerbaycan halkının XII asır meşhur şairesi Mehseti hanım Gencevi ile mi yanaşı koysak? … Ama Mehseti hanım Azerbaycan ve Şark şiir hazinesine rübai üslubunda şiir incileri bahş etmiştir…
Mehriban hanım ise genel olarak çok kadim ve bugünkü Azerbaycan ‘ın en nadir incilerini dünya halklarına çattırmak ve ermeni gibi menfur hırsızlardan korumak için dünya kültür mirası listesine kayıt yaptırmıştır. Hem de dünya kültürü hazinesinde Azerbaycan ‘ın mühüm yeri olduğunu dünyaya beyan ettirmiştir… Mehriban hanımın tüm büyük başarılar ile siyasi faaliyetini orta asırlar tarihimizde Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ‘ın anası Sara Hatunla mı kıyaslayalım? Ama tarihten belli olduğu gibi kardeş savaşlarını durdurmak için Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ‘ın annesi Sara Hatun cihan tarihinin şah eserlerinden olan Osmanlı padişahı Sultan II Mehmet Fatihin huzuruna çıkar. Ama Sara Hatun Sultan II Mehmet Fatih tarafından müdrüklüğüne ve cesaretine göre çok büyük ihtiramla karşılansa da sultanı ikna edemedi ve Osmanlılarla Akkoyunlu devleti arasında baş verecek kanlı savaşı durduramadı… Mehriban hanım ise bugün Azerbaycan ‘ımızda ve Uluslararası camiada öyle siyasi tedbirler hayata geçirmiş ve geçiriyor ki, öyle global meselelerle meşgul olmuş ve oluyor ki, Uluslararası camiada Azerbaycan ‘ın nüfuzunu yükseltiyor…
Mehriban hanımı XIX asır Azerbaycan ‘ın şairesi Hurşudbanu Natavan ‘la mı mukayese etsek? Ama Hurşudbanu Natavan ‘ın faaliyeti ve hayırseverliği Karabağ ‘la ve cennetmekan Şuşa ‘mızın mikyası ile ölçülürdü…
Yetmiş yıl zarfında Sovyet hakimiyeti döneminde Azerbaycan ‘da edebiyat, müzik, ressamlık ve başka sanat dallarında görkemli kadın sanatçılar yetişse de, onların faaliyet çerçevesi kısıtlı idi. Bu kısıtlık da subjektif ve objektif nedenlerden oluşuyordu..
Ya yetmiş yılda dünyaya meydan okuyan ve harbi kudretiyle fevkal devletleri bile lerzeye salan Sovyet İmparatorluğun başkanları? Stalin ‘lerin Kruşev ‘lerin , Brejnev ‘lerin Andropov ‘ların , Gorbaçov ‘ların hanım ve evlatları kendi halkları için neler yaptılar? Neylediler? Stalin ‘in kızı Svetlana babasının ölümünden sonra nelere uğradı ve akibeti ne oldu?! Kimlere belli değil ki? Leonid Brejnev’in kızı Galina Brejneva bir pırlanta kaçakçısı gibi bütün cihanda rezil olmadı mı? Dünyayı korku içinde saklayan bir imparatorluğun başkanlarının evlatlarından bir iz kaldı mı?
Ama Azerbaycan’ımızın şerefli bir kızı Mehriban hanım Aliyeva kısa bir zaman zarfında halkı için neler yapmamıştır? Ve bundan sonra nelere kadir olacağına, Azerbaycan siyasetinde halkı için neler kazandıracağına kim şüphe ede bilir ki?
Asıl ondan başlayalım ki, Mehriban Hanım Azerbaycan Cumhuriyetinin başkan yardımcısı gibi değil, ve Haydar Aliyev Fonunun Başkanı gibi değil, dünya kültür mirasını koruyan bir kurumun UNESKO’nun ve İSESKO’nun hoş meramlı bir sefiri gibi yalnız vazife borcunu değil, Azerbaycan’nın şerefli bir evladı gibi halkın geleceğini düşünür ve milletin başına gelecek tehlikelerden korumak için manevi hazinelerin, manevi güç ve değerlerin ne kadar mühim bir rol oynadığını düşünerek gelecek nesillere armağan ediyor.
Tarihi medeni abidelerimizin korunmasında ve gelecekte düşmanlardan muhafaza edilmesinde Mehriban hanımın gördüğü tarihi ve siyasi işleri, Sovyet Döneminde Azerbaycan’da bir devlet adamı 70 yılda yapamamıştır. Meğer mekrli ermeniler Sovyet Dönemindeki hakimiyetlerin lakayitsizliği yüzünden bir çok musiki eserlerimize tarihi edebi ve medeni abidelerimize sahiplenmemişlerdi? Asıl bu nedenle Mehriban hanım yıllarca hem UNESKO’nun, hem de Haydar Aliyev Fonunun rehberi gibi zarif ama güçlü muhteşem kanatlarını hem geçmiş, hem bugünün, hem de geleceğimizin incesenetimizin şah eserlerinin üzerine germiştir.
Bir bakın o zamanlar Azerbaycan topraklarının %20’si düşman elinde, bir milyonda çok göçkünü, yirmibin şehidi, Ulu Önder Haydar Aliyev’den evvelki hakimiyetler döneminden kalan sayısız-hesapsız problemleri, dertleri, ihanetleri, susturulmuş vicdanları, söndürülmüş umutları, öldürülmüş inamları, üç taraftan katı mekrli, güçlü düşmanlarla sarılı bir Azerbaycan’ın ve bu düşmanların Azerbaycan’a diz çöktürmek için onun başında oynadıkları felaketli oyunları olan bir devletin UNESKO ve İSESKO’nun hoş meramlı sefiri, milli değerlerimizi korumak için ne büyük işler görmüştür? Bir çok alanda mühim işlerle uğraşmasına rağmen musiki kültürümüzün şah eseri olan muğam sanatının tebliğine ve gelişmesine, dünya kamuoyu karşısında sergilenmesinde kendisinin mühim rol oynaması ve bütün maddi-manevi gücünü bu istikamete yöneltmesi Mehriban hanıma müzik sanatımızın halaskarı adını kazandırmıştır.
Maddi manevi servetlerimizin yalnız Azerbaycan’a mahsus olduğunu Dünya kültür mirası listesinde yer almasını, maharetleri ve büyük uğraşları sonucunda sağlamıştır.
Çünkü Mehriban hanım, bu meselede yalnız UNESKO’nun ve İSESKO’ nun hoş meramlı sefiri olarak değil, bir devlet adamı gibi düşünüyor: Yani yüzyıllar bin yıllardır ki, maddi güçler –devletler, imparatorluklar, ictimai kuruluşlar, sivilizasyonlar yaranır, var olur dağılıyor ve kaybolurlar. Sonunda mahv oluyor tarihin karanlıklarında. Bütün varlık kainat ebediyet bu dialektik kanuna, dünyaların, yaranışın bu ebedi gerdişine mahkumdur. Ve bizim dünyamızın sonuna kadar böyle devam edecektir. Halk için, millet için ebedi kalacak bir şey varsa da yalnız Tarih ve Medeniyettir. Bir halk güçlü bir kültüre sahipse, ona diz çöktürmek mümkün değildir. Yani netice itibariyle milleti tarihten yok edemezsin.
Çünkü manevi gücü olmayan bir millet umutsuzluğa, umutsuzluk ise ölüme mahkumdur. Umutsuzluk ölümden beter bir felakettir. Bir millete diz çöktürmek için yani onu tarihten yok etmek için düşman ilk nöbette milletin manevi gücüne, yani onun mücadeleci ruhuna, kendi inamına, kendi kudretine, sarsılmazlığına, büyüklüğüne ve yenilmezliğine, yani dahilerine ve kahramanlarına tecavüz ederler. Onları yok etmek için yalnız dağıtıcı maddi güçten değil, en alçak, iğrenç vasıtalardan : satkınlıktan, ihanetlerden, mekr ve fesatlardan istifade ederler. Çünkü bir milletin maneviyatı çürümediği sürece yani onun mukavemet gücü ölmeyince onu mahv edip tarihin sahnesinden yok edemezsin. Bir millet manevi bazgunluğa uğramayınca, yani yukarıdakiler hakimiyet ve paradan gayri Allah tanımayınca ve yırtıcı canavarlara dönüşmeyince, aşağıdakiler ise yani halk kitlesi bir-biriyle boğuşan bozgun ayaşlar sürüsüne çevrilmeyince o millete diz çöktüremezsin. Bir millet hakkı-adaleti şeref ve kahramanlığı ruhundan silmeyince, “vatan esir olduktan sonra hayat bana neye gerek” ve “ Hürriyet zincire vurulsa vatan bana zindan olur” felsefesi ile kendini mücadele alevlerine atmayınca o millete galip gelmek boş bir efsanedir. Büyük türk şairi Tevfik Fikret’in dediği gibi:
Zulmün topu var, güllesi var, kalesi varsa,
Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır…
Göz yumma güneşe ne kadar nuru kararsa,
Sönmez ebedi her gecenin gündüzü vardır.
“Hakkın da bükülmez kolu-dönmez yüzü vardır” fikri öyle büyük bir maneviyattır ki, onun karşısında alınmaz kaleler bile dayanamaz. Güçlü maneviyat halkın ölüm-kalım anında Sarp bir kaledir. Manevi çöküntü eşkiyanı kahramanlık zirvesine yüceltip karşısında boyun eğmektir. Maneviyatsızlık yurdun servetini yağmalayıp, halkı bir lokma ekmeğe muhtaç etmektir. Maneviyatsızlık devlet ve halkın mülkünü-malını talan edenleri madalyalarla şereflendirmektir” milletin kahramanlık tarihini halka unutturmaktır: Sen bu dahileri, bu kahramanları yaratamazsın. –diye halka aşağılık duygusunu ve düşüncesini aşağılamaktır. Sovyet hakimiyeti devrinde olduğu gibi… Aslında Gorbaçov garagüruhunun Moskova da Haydar Aliyev’i gözden düşürmek için yüksek hakimiyet zirvesinden indirmesi de, sonralar Ebulfez Elçibeyi de Baküden derbeder etmeleri de, bu amaca hizmet ediyordu. Yani Gorbaçov hakimiyetinin rezil bakanları ve kendisi de dahil amacı Azerbaycan’ı kudretinden ve dahisinden mahrum etmek idi. Felsefi manada bu o demek ki, ey bedbaht biçare halk sen bu kahramanları , bu dahileri yaratmak kudretinde değilsin. Yani sen kendi elinle kendi zenginliklerini 70 yıl Moskova hakimiyetine armağan etmiş isen 170 yıl da bunu yapacaksın…
Ama tarih onu gösterdi ki, Gorbaçov’lar Azerbaycan’nın büyük şanlı oğullarını hakimiyet zirvelerinden indirseler de, yüksek şeref ve liyakat zirvelerinden indiremediler. O maneviyat zirvesi idi ki, O büyük Türk oğlu Türk’ü yeniden hakimiyet Olimpine yüceltti…
Bakın asıl buna göre Azerbaycan Cumhuriyetinin Başkan Yardımcısı Mehriban Hanım Aliyeva YUNESKO ve İSESKO gibi en muteber Uluslararası kurumlarda medeni tarihi abidelerimizi yani manevi hazinelerimizi Azerbaycan halkına mahsus olduğunu dünya kültür mirası listesine aldırmakla aslında halkın yüksek ve zengin maneviyatını, milletimizin dahilerini, kahramanlarını, mukaddeslerini , bir sözle halkın şeref tarihini dünyaya sergiliyor. Ve bununla da dünya medeni irsinin bir kolu olan Azerbaycan kültürünün gelecek kaderini mekrli düşmanlardan korumakla şerefli misyonunu devam ettiriyor. Mehriban hanım faaliyetini devlet ve cemiyetin en vacip meselelerine, cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le beraber devlet programlarını maharetle uyguluyor.
Bugünkü dünyamızda hangi büyük devletlerin rehberlerinin hanımları ABD, Büyük Britanya, Rusya, Fransa ve s. olmakla devletleri ve ülkeleri için bizim Mehriban hanım kadar vatanı Azerbaycan için , Azerbaycan’ın tarihi ve kültürü için değeri biçilmez ve ölçüye gelemez derecede büyük misilsiz işler gördüğünü ne kavrayan alimlerimiz var, ne de ilmi kurumlarımız.
Derinden ama çok derinden kavrayan yoktur ki, türihte büyük devletler ve medeniyetler yaratan Azerbaycan’ın geçmiş asırlardaki büyüklüğümüzün ucalığımızın, kadim ve orta çağ tarihlerinde kalan ihtişam ve azametimizin sırlarını sanki yeniden keşfeden ve dünya halklarına ulaştıran , yalnız ulaştırma değil, dünya külürü hazinesinde (Yani UNESKO’da) gelecekteki mevkiini güçlendirmeyin vacip olduğunu Mehriban hanım kadar önemseyecek ikinci adamımız yoktur. Mehriban Hanıma göre dahiler yetirmeyen milletin şanlı bir geleceği olamaz. Şanlı bir istikbal dahiler yaratan milletindir.
Mehriban hanım misilsiz manevi cevherlerimizi dünya kültürü hazinesine yani dünya kültür mirası listesine saldırmakla, sanki halkımızın binyıllıklar tarihini, milletimizin geçmişteki kudretini, büyüklüğünü, dahilerini Uluslararası camia karşısında sergileyir ve biz Azerbaycan türkleri böyle bir şanlı milletin bugünkü evlatlarıyız diye beşeriyetin yaz karası ermenilerin yalanlarından koruyor. Çünkü, ermeni gibi rezil komşusu olan bir halk hiç neden sigortalanmamıştır. Yani yıllardır Karabağ’ımıza tarihi yurdumuzdur diye iddia eden ermeniler ( aslında topraklarımızı işgal eden, sonrada ermenilere teslim eden ruslardır) gelecekte cihanşümul sanat gevherlerimiz olan manevi irsimize bizimdir diye – ilan etmeyeceklerine kim kefil olabilir ki? Kim onun garantisi olabilir ki? Bakın bunun için Mehriban hanımın gördüğü işlerin büyüklüğü ve değeri hiç bir şeyle ölçülmeyecek kadar önemlidir. O bu faaliyeti ile bütün dünyaya haykırıyor: biz Azerbaycan’ın türklerinin tarihinin sayfalarından aşıp-taşan kahramanlıkları o kadar büyük ve ihtişamlıdır ki, geçmiş asırlarda cihangirlerin yarattıkları imparatorlukların zulmetlerinde bile mahv olmamıştır. Öyledir! Mahv olmamıştır! Ama gelecekte yok olmak tehlikesinden, yani başkaları tarafından ermeniler tarafından özününküleştirmek benimsenilmek tehlikesinden bugün Mehriban hanımın UNESKO’daki değeri biçilmez faaliyeti ile helas edilmiştir. Azerbaycan tarihinde hangi devlet adamı Ulu Önder istisna olmakla ister sovyet döneminde olsun, isterse de sonraki hakimiyetler devrinde olsun yaşı bin yıllarla ölçülen mugamlarımızın, halı sanatındaki heyratamiz mucizevi nakışlarımızın, bedii sözün kudreti ile insanı Allah dergahına yüceltecek kadar abideleşen destanlarımızın korunmasında ve dünya kültürünün hazinesinde şerefli yerini tutmasında Mehriban hanım Aliyeva kadar iş yapabilsin…
İnsan kalbi ne kadar büyük ve ulvi duygularla dolu olmalıdır ki, bu kadar kısa bir zaman kesiminde yani 15-20 yılda bölgesel ve Uluslararası camiada yüzlerce iri hacimli projeleri gerçekleştirebilsin. Bu hiç bir ölçüye sığmaz büyük vatan sevgisinin tezahürüdür.
Son yıllar Bakü’de eğitim problemlerine dair UNESKO’nun bölgesel konferansının geçirilmesi bunun ardınca Azerbaycan’ın sivilizasiyalar arası altın köprü rolünü oynaya bilecek batı ve doğu kültürleri arasında diyalog kurulması ve dini toleranslığın geliştirilmesi Mehriban hanıma mahsus olan ideya ile “Medeniyetlerarası diyalogda kadınların rolünün genişlendirilmesi” konusunda Bakü Forumlarının gerçekleşmesi mühüm siyasi tedbir gibi Uluslararası kamuoyunda ciddi rezonans doğurmuş ve Azerbaycan’ın siyasi imajını kaldırmıştır. Paralel olarak bu tedbirlerle yanaşı Azerbaycan’ın medeni tarihi abidelerinin dünya kültür mirası listesine dahil edilmesi devam ediyor…
Haydar Aliyev Fonunun gördüğü global işlerle yanaşı Azerbaycan’ın en yüce dağ başında yerleşen köylerimizin en vacip hayatı problemlerinin halli ile beraber Uluslararası seviyeli projeleri gerçekleştirmekle ulvi beşeri gayesini devam ettirmektedir. Bugün Azerbaycan adlı bir dünyada bölgesel ve Ulusal aleme tam parlaklığı ile görünen Mehriban Hanım Aliyeva Fenomeni var. Hala yıllar önce UNESKO’nun Başkanı Konşiro Matsaura diyordu: Mehriban Hanımın hizmetleri değeri biçilmez derecede büyüktür…. Bugün o, yalnız Azerbaycan’da ve Kafkasya bölgelerinde değil, hatta ben derim ki, global çapta da faaliyet gösteriyor…”
İslam ülkeleri eğitim, ilim ve kültür kurumlarının Başkanı Abdül-Aziz İbn Osman El -Tüveyci’nin sözleri aynı fikri şöyle tasdik ediyor: “İSESKO’nun tarihinde ilk defa olarak bu şerefli ad, yani hoş meramlı sefir adı bir Hanım şereflendiriyor…
O hanım da bir Azerbaycan Türk hanımıdır. Mehriban hanım “sivilizasiyalararası diyalog” ve diğer cesaretli faaliyeti kapsamında gerçekleştirdiği geniş mikyaslı projelerle yanaşı kaygıya muhtaç olan çocuklara dikkatine, onların yaşama seviyesinin yükseltmesine, onların eğitimine önem ve destek verdiğine göre bu ada, yani hoş meramlı sefir adına tam layiktir.”
Mehriban hanımın umumbeşeri faaliyeti bir çok Uluslararası kurUluşlar tarafından da çok yüksek değerlendirilmiş Rusya Federasyonun’da “100 yılın mesenatları” Uluslararası Hayriye fonu, 2005.yılda “Yakut Hac” madalyası ile şereflendirmiş, 2007 yılında ise Türkiye Cumhuriyetinin büyük alimi İhsan Doğramacı tesisçisi olduğu dünyaca meşhur “Aile Sağlığı Fonu”nun takdirine layik görülmüştür. Onun büyük ideyaları arzuları işleri yalnız bir istikamete yönelmiştir. Halkını hür ve hoşbaht görmek! Azerbaycan’ın kudretini ve şerefini yüceltmek! Vatana bundan büyük hizmet ola bilir mi?
Bu ulvi meram tarihin başlangıcından beri adları beşer tarihinde altın harflerle yazılmış büyük insanların umumbeşeri değerleri her şeyden yüce tutan şahsiyetlerin kutsal meramlarının devamıdır.