AzerbaycanDünyaGündemGünün ManşetleriİranÖzel HaberRöportajTürkiyeYazarlar

Hakkın tecellisi: Hayrın şer üzerinde galebesi

İran tarihinde büyük İran Şairi Abdülkasım Firdevsinin “Şahname” eserinde Afrasiyab adıyla meşhur olan kadim dünyanın yarım tanrısı 2550-2570 yıl bizden önce en büyük Türk imparatoru hakanlar hakanı Alp Er Tunga nadir insanın büyüklüğünü ve azametini böyle tasvir etmiştir. “Tanrının seçkin, benzeri nadir olan kulları derin denizlerin karanlık diplerinde sedef içindeki inciye benzer. Sedef ne kadar ki, denizin dibindedir ve ne kadar ki, inci sedefin içindedir onun kıymeti, değeri bilinmez. Ne zaman ki, sedef denizin dibindeki karanlıklardan gün yüzüne çıkarılır, o zaman sedefteki inciler hükümdarların başlarındaki tacı süsler ve bu tacı daha da değerli kılar”.

Hakanlar hakanı Alp Er Tunganın bu müdrik düşüncelerini dünyanın dört bir tarafına sepelenmiş insanlarımızda görürüz. Azerbaycan ve Türkiyenin insanları ilim ve medeniyet, harp ve siyaset, ekonomi ve ticari konularda ne mucizeler yarattıklarına geçmişte şahit olmuştuk, bu yüzyılda da yine şahit oluyoruz.

Böyle bir Azerbaycanlı hali hazırda Türkiyede ikamet eden ve tek başına iktisadi mucizeler yaratan Mübariz Gurbanoğlu Mensimov’dur. Şöhreti, ünü vatanı Azerbaycandan çok, ama çok uzaklara yayılmış Mübariz bey ram olmaz güçlü iradesi ve fevkalade parlak iktisadi zekasıyla  “Pal-Mali” gemicilik şirketi yaratmak ideyası nereden doğmuştu? İlk adım nasıl atılmıştı? 25 yıl zarfında muhteşem gemi kervanları yaratmak akla-mantığa sığmaz bir hayal. Bu son derece sarsılmaz bir irade gücü, bitip tükenmeyen enerji, bir devlet adamının iktisadi zekası ve cesur insanların azmini gerektirir. Meğer deniz taşımacılığı, ticaret donanması yaratmak için, başa devlet kuşunun konması kafi mi? Yoksa bazen insanı yükseklere yücelten ve her şeye hükümran kader midir, bu eşsiz ticaret donanmasını yaratmaya güç veren?..

Mübariz Mensimov’un dediklerinden…

1990 yılları. Rusya Federasyonun hükumeti tarafından Sibirya bölgesinde Omsk kentinde İrtış nehri boyunca faaliyeti dayandırılmış 500 civarında gemi satışa çıkarılmıştı. Bu gemiler 23 yaşlı genç Mübariz Mensimov’un merakına sebep oldu. Mübariz büyük olmayan sermaye ile üç gemi alarak kaderin koynuna atılır. Rüzgarları feryat koparan bir kış gününde hayatı pahasına tehlikeli maceralarla dolu bir yolculuğa başlar. Bir kaç gün sonra çok büyük zorluklarla deryalarda rüzgarlarla, fırtınalarla ölüm kalım mücadelesinden kurtularak Finlandiya sahillerine ulaşır. Sonraki istikamet şöhreti dünyaya sığmayan vatanlar güzeli İstanbul… Gemiler korkunç tufanlarda batmak tehlikesinden kurtularak İstanbulun Tuzla limanına demir atar ve Mübariz ilk ölüm kalım savaşından böyle kurtulur. Ama tehlikeler devam etmektedir. O Rusya Federasyonun Novorosiysk kentinde gemicilik (yük taşıma) şirketi tesis eder ve uygun şartlarla Ruslar’dan 20 gemi kiralar. Şirket üç-dört senede yıldırım hızıyla ilerler ve güç kazanır.

1997 yılının başlarında Mübariz Ruslardan daha 60 gemi kiralamak mecburiyyetinde kalır. Daha bu dönemden Rus ve Ermeni şirketleri ile Mübariz arasında ölüm-kalım mücadelesi başlar. Ticari rekabet o kadar güçlü ve amansız idi ki, nankör Ruslar ve hain ermeniler  Mübariz’in ölümüne iki defa suikast planı tertipler. Ama mertlik ve cesaret, ihanete ve mekre, hak-şere galip gelir. Çünkü Mübariz kader yıldızına inanıyordu ve kader yıldızının onun hayatına ışık saçacağına öz varlığı gibi güveniyordu. İstikbalde de bu talih yıldızı onu koruyacaktı.

 

Çünkü bir nur ki, haktan yanarsa,

Onu fırtınalar söndüremezler.

Allah yücelteni dünya kopsa da

Onu yükseklerden indiremezler.

Bu inam ve iman gücü rüzgarları feryat koparan ve yeri göğü donduran bir kış günü Sibirya’dan 3 gemi ile yolculuk 23 yaşlı genci hayatın korkunç tehlikelerinden sağ-salim çıkararak 1998 yılında İstanbul’da “Pal-Mali” şirketinin kurulması ile sona erdi. (“Pal-Mali” sözü Palma ağacı demektir. Bu  da dayanıklılık sembolüdür. Yani hayatın bin bir musibetlerine karşı mücadele azmi..)

Aylar ayları yıllar yılları takip etti. Bir zamanlar 3 küçük gemi ile kaderin fırtınalarına atlayan Mübariz Gurbanoğlu bu gün yüksek tonajlı gemi kervanları ile (ticaret gemileri) dünya denizlerinde Azerbaycan bayrağını dalgalandırıyor. “Pal-Mali” Holdingin gemilerini denizlere açılan bir çok memleketlerin limanlarında görebilir, gurur duyabilirsiniz. Bu gemiler Azerbaycanın üç renkli (mavi, kırmızı, yeşil) sekiz köşeli yıldızlı ve hilalden oluşan bayrağını, Karabağ savaşlarında düşmana göz dağı çektiren milli kahramanların adları ile süslenmiştir. “Onlar bizim onurumuz, gurur kaynağımızdır. Dünya denizleri üzerinde kanat açan ruhları şad olsun” -diyor Mübariz bey…

Beş yıl önce deniz taşımacılık sektöründe büyük bir mucize yaşandı. Dünyanın en büyük 3 bin beş yüz deniz taşımacılık şirketleri arasında Azerbaycanlı – Türk iş adamı Mübariz Mensimov’a mahsus “Pal-Mali” Holdingin, 7-ci sırada yer aldığı ilan edildi. Ama Azerbaycana düşman kuvvetler (içimizdekiler dahil)  Mübariz bey hakkında “Fetöcü” cefengiyatı uydurarak hayatını zindana çevirdiler.

Özellikle ‘‘SOCAR’’ ( Azerbaycan Devlet Neft Şirketi) petrol şirketi başkanı Rövneg Abdullayev tarafından malileşen ‘‘global haber’’cilerin şer ve iftira kampanyaları susturulsada ( globalcilerin maliye kaynağı kesildiğine göre) ‘‘muhterem’’ globalciler unutmasınlar ki, şer ve iftira zehiri üretmekle para kazanmak dünyadaki en rezil meslektir. Öz vicdanına hakarettir ve… İhanettir!

İhanetin ise bedeli çok ağır oluyor. Şer ve iftira üretmek kimseye şeref getirmez. Çünkü bu dünyada her şeyin er ya da geç bir bedeli vardır. Hak geç eyler güç eyler.

Açıklama: SOCAR petrol şirketinin başkanı kirli paralarla, insanları karalamayla meşgul olan medya kurumları vasıtasıyla Azerbaycanın şerefli oğullarına karşı yalan ve iftira kampanyalarına revaç verse de, unutmamalıdır ki, bu kadim dünyanın ezeli ve ebedi bir kanunu vardır: Hakkın zulüm üzerinde, hayrın şer üzerinde galebesi!

Bir de unutmasınlar ki, meşhur bir atasözü vardır: İnek su içer, su süte dönüşür yılan su içerse zehire…

Mübariz Mensimov’un Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kanunlarıyla Türkiye adalet mahkemeleri tarafından beraat kazanması da hakkın zulüm üzerinde, hayrın şer üzerindeki galebesiydi…

Bu karanlık günlerde dünyanın bu karmakarışık döneminde Rus-Ukrayna muharebesinin alevleri şiddetlendikçe Türkiye Cumhuriyyeti devleti, başta Recep Tayyip Erdoğan bey olmakla savaşın ölüm saçan fırtınalarını susturmak için uğraşırken mühalefete yakın para divanelerinin ihtirasları öyle coşmuştur ki, devletine, milletine düşman mevkide olduklarını bile unutmuş, vicdanlarını taşa dönüştürmüşlerdi. Bu yürekleri taşa dönüşmüş yarasalar ülkede suni kıtlık yaratarak dükkanları-marketleri boşaltmış, en mühim ürünlerini (bitki yağlarını, şeker, buğday, un vb.) depolarda stoklamışlardı.

Bu para düşkünleri milyonlarca vatandaşı sömürerek akılalmaz derecede zenginleşen, zenginleştikçe  kuduzlaşan, milleti derin ihtiyaç girdaplarına sürükleyen ve bu yüzden AK parti iktidarını ve başta sayın Recep Tayyip Erdoğan beyin nüfuzunu halkın gözünden düşürmektir…

Dünyanın bu korkunç ölüm tufanları ile çalkalanan bir döneminde Ukraynanın Odessa limanları Rusya orduları tarafından kuşatılmıştı. Odessa limanlarında Türkiye’ye mahsus tonlarca bikti yağları (ayçiçek) depolarda yığılıp kalmıştı. O günlerde Türkiye’deki muhalefet (özellikle muhalefetçi cumhuriyyetçiler) “Türkiye’yi açlık felaketi bekliyor” diye sosyal medya üzerinden feryat koparıyorlardı. Bir sözle ayçiçek yağlarını Odessa’dan Türkiye’ye taşımak devletin bir numaralı problemine dönüşmüştü. Odessa bomba yağmuru altında korku içindeydi. Böyle vahim bir durumda Türkiye’den taşımacılık şirketlerinin sahipleri korku marazına tutulmuşlardı. Ölümle oyun riskinden vazgeçmişlerdi. “Pal-Mali” Holding “Sprink Marina” şirketi ile birlikte Hızır gibi devletin yardımına koştular. Yani “Pal-Mali”ye mahsus cennet mekan Azerbaycan’ın yiğit oğlu, kahramanlar kahramanı Polat Haşimov’un adını taşıyan muhteşem gemi, Karadenizin telatümlü dalgalarını yararak Odessa’nın göklerinden ölüm saçan füzelerine meydan okurcasına, (müharebelerde her an felaketli anlar yaşanabilir) dört devasa gemi ile ayçiçek yağlarını Odessa’dan İstanbul’a ulaştırdılar. Mübariz Beyle sohbetimizi maddi değerler mustevisinden manevi ve siyasi değerler mustevisine taşıdık.

“Pal-Mali” Holding büyük maliye gücüne maliktir. Dünyanın bu karmakarışık döneminde bu güç neyi ifade ediyor diye sordum.

Türkiye’nin kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk diyordu: “Askeri ve siyasi zaferler ne kadar büyük olur-olsun güçlü ekonomi ile taçlandırılmazsa, netice itibariyle askeri ve siyasi zaferlerin ömrü uzun olmaz”. Güçlü ekonomi ve askeri zaferler zeka ile gücün birliği demektir. Çünkü zekanın arkasında güç dayanmadıkça onun değeri olmaz. Gücü de akıl idare etmezse faydası olmaz. Büyük ideallarla yöneltilmeyen güç, yalnız kazanç kaynağına dönüşür. Vatan için, millet için, insanlar için hizmet etmek zevkinden mahrum olur.

Keşke bütün iş adamlarımız bu düşünce tarzına sahip olsalardı. Mübariz beyle, ilk görüştüğümüzde size göre siyaset neyi ifade ediyor ve ya ne ifade etmelidir diye bir soru sormuştum.

Asıl büyük ve adaletli siyaset şerri hayıra, zulmü hakka dönüştürmek maharetidir. Yani kötüden iyi var etmektir. Bunun dışında yürütülen siyaset, güçlünün güçsüzü ezmesi, hakkı haksıza kurban vermesidir diyerek karşılık vermişti…

  • En çok değer verdiğiniz nedir? Sadakat mi? Hak-adalet mi? Şeref mi? Ananın hayır duası mı? Baba hakkı mı?

Ahlaki temelleri yüce maneviyyat ve şeref üzerinde berkarar olan Mübariz Beyin aile konusunda ne kadar duygusal ve hassas olduğunu bildiğim için aniden uzak mazilerde kalan bir tarihi rivayeti hatırladım.

Bir gün, uçsuz-bucaksız bir imparatorluk yaratan Moğol hükümdarı Cengiz Hanın müşaviri, Çinli Tsu-Tsay Cengiz hana diyor: “Büyük han, at belinde (sırtında) elde kılıç imparatorluk yarata bilirsin. Ülkeler bilekle alınır, akılla idare edilir. At sırtında devlet idare olunmaz. Devlet, saltanat, kanunlarla, bazen sert bazen de hafifletilmiş, ama hak-adalet kanunlarıyla yönetilir”.

Müşavir’in değerli sözleri Cengiz Hanı derin-derin düşüncelere daldırmıştı, sordu: Halkımın iyi ve kötü taraflarını gördün mü? Gördüysen nelerdir?

Bizim Çin’in en büyük Filozofu Konfüçyüs ki, -diye müşavir cevap verdi- bizden 550 yıl önce yaşamıştır, -dünyayı kılıç değil, büyük insanlık ve liyakat felsefesi halas edecektir… –diyordu. Konfüçyüs şunu da diyordu ki, insanoğlunun 3 bin günahından en kötüsü ata-anaya karşı saygısızlıktır”…

Büyük Han, ben senin ordunda bu kabahatleri gördüm –diye Çinli müşavir sözlerine devam etti.

  • Neymiş kabahatleri? –diye sordu Cengiz han hayretler içerisinde…
  • Bir gün ben ordu kampında çadırları dolaştım. –dedi Çinli müşavir.

Bir çok çadırlarda öğlen yemeğinde ailenin büyükleri, anne-baba sofra başında olmadan askerler yeme-içmeye koyulmuşlardı. Bu çok büyük bir kabahattir… (Tarihçiler yazıyor ki, Çinli müşavirin bu hikmetli nasihatlarından  sonra Cengiz Han meşhur “Yasası” (“Kanunnamesi”) yazılmıştı. Büyüklerine saygısızlık eden cemiyetlerin sonu felakettir.

***

Mübariz Bey hayatta çok haksızlıklara uğradı. Rus şovenistleri ve kadir kıymet bilmez hain Ermeniler hiç… Yabancıdırlar. Düşmandırlar.

Ya içimizdekiler? Bağrımıza bastıklarımızdan çektiklerimiz? Yüzümüze gülerken, sırtımıza bıçak sapladılar. Güvendiğimiz dağlardan neler çektik?! Yüzlerine şeref kapılarını açtıklarımız, hayatımızı zindana dönüştürenler?.. Taç misali başımızda gezdirdiklerimiz… Bal içinde zehir verenlerimiz… Daha neler?.. Neler?.. Ama netice itibari ile her şeyi, her müşkülü hak-adalet halleder…

Hak-adalet Mübariz için Tanrı kıblesidir.

Sadakat ise öyle muhteşem bir kaledir ki, hiç bir ihanet rüzgarından dağılamaz. En güçlü sadakatim devletime, (ister Azerbaycan olsun ister Türkiye) aileme olan sadakattir. Sadakat, devlet tacını süsleyen mücevhere benzer.

Annelerin hayır-duası bir şifa hazinesidir.. Anneler için “Biz cenneti annelerin ayakları altına serdik”, babalar için “Baba hakkı Tanrı hakkı” -diye buyurmuşlar Fahri Kainat Ulu İslam Peygamberi. Babalar tükenmez manevi güç kaynağıdır. Her kişi baba olabilir, ama her kişi babalık şerefini taşıyamaz. O mübarek adı taşımak için bir kahraman olmak gerek. Benim babam benim ilk kahramanım olmuştur. (Bu sözler Mübariz Beyin “instagram” sayfasından alınmıştır.) Bize düşen vazife Ulu atalarımızın ve Fahri Kainat Peygamberimizin buyurduklarını canla başla yerine getirmektir.

İlk görüşmemizde en çok kabahat bildiğiniz ve muasır medeni cemiyyetlerde kabul edilmez davranışlar nelerdir? – diye sormuştum.

Cevabı ise şöyleydi: -İhanet! Yalan! Yaltaklık!… Çok uzak zamanlarda kılıçların, bizim devrimizde muasır silahların gücünün yetmediğini ihanetler viran eder. Yaltaklık benim için hiç bir şeyin pahasına barışamadığım rezalettir. Rüşvet, yolsuzluk cemiyetin kanser hastalığıdır. Yani kanser  hastalığı insan vücudunun şiresini, kanını emerek insanı mahvettiği gibi kanser de cemiyeti, devleti içeriden söker, mahveder. Yani devletin kanunları çiğneniyor, hak yeniyor, yaşamak dayanılmaz bir hal alıyor. Yalan ve yaltaklık müstebitler, zorbalar doğurarak vazifece üstün olanlara yaltaklık eder, vazifece kendinden aşağı olanlara kan yutturur.

Bu maneviyata sahip Mübariz Mensimov tehlikelerle dolu gençlik yıllarından beri hayatı ve şerefi uğruna mücadelelerde en doğru ve en değerli mucizeyi keşfetmişti: İnsanoğlu için hayatta haktan ve şereften üstün hiç bir güç yok! Vicdan ve şeref lekelenirse göklerin bütün yıldızları ile yakanı parlatsanda, kirlenmiş vicdanını parlatamayacaksın.

Mübariz Mensimov büyük ve cesaretli ideyaları (projeleri) maddileştirmek gücüne sahip bir adamdır. O denizlerin (deniz taşımacılığında) lideri olmak şerefini hakimiyet kürsülerine kurban vermeyecek kadar maneviyat sahibidir. Ömür boyu ne hakimiyet ihtirasları onu yolundan saptıra bildi ne de sahte şöhret düşkünleri gibi vicdanına gölge düşürdü. Belki de denizlerin büyüklüğüne ve ihtişamına sığınıyordu, karanlık vicdanlarla karşılaştığında? Belki fırtınalı denizlerin kudretinden güç almak için denizci olmaya can atmıştı, gençliğinde Mübariz.

Bu 55 yaşlı alicenabın gücü mertlikten yoğrulmuştu sanki. O her seferinde nankör insanların haksızlığı ile karşılaştığında, halkın sevgisi ile mükafatlandırılmıştır. Hayırseverlik cevherinden yoğrulmuştu ruhu. Ne şan şöhrette gözü var, ne de yüce makamlar hayalinde… Ne hakimiyet sevdasında devlet kapılarını çalar, ne de hakimiyet devlerine boyun eğer…

Hayırseverlik Mübariz için bitip tükenmeyen bir enerji kaynağıdır.

Mübariz’in hayırseverliği şahıslar için değil vatanı içindir! İnsanlık içindir. O hayatın manasını, Allahın insana verdiği emaneti yani ömrü nice, kime ve neye sarf etmekte görüyor. Onun hayırseverliği, mertliği, alicenablığı Azerbaycan folklorundaki ‘‘Şahinle koramalin (yılan türü) düetini hatırlatıyor…’’

Şahin yaralıydı. Yaralı şahin gökyüzünde kargalar sürüsüyle karşılaştı. Kargalar sürüsüyle baş edemeyeceğini anlayan şahin bütün gücünü toplayarak gökyüzüne yükseldi ve sonrasında hızla dağ başındaki kayalara çarptı. Yaralı şahin ölmek üzereydi. Koramal kayaların arasından çıkarak şahini kınadı: Bu da yükseklerde yaşamanın ihtişamı.

Şahin ölüm ayağında şöyle seslendi: Ben bahtiyarım! Ben bahtiyarlığın ne olduğunu yaşadım! Sen göklerin, yüceliğin kıymetini bilemezsin! Yerlerde sürünmekten zevk alanlar, göklerin ihtişamını yaşamak zevkinden mahrumdurlar… Eh! Yükseklerde yaşamanın ihtişamı!

O koramallar anlayamazlar ki, yerlerde sürünenler yükseklerde kanat açanların galibiyetine mahkumdurlar.

Mübariz Beyi “Fetöcü” cefengiyatı ile karalayan koramallar anlamadılar ki, yüce Tanrı merdi namerde muhtaç etmez.

Hayırsever insanlar vatanına milletine saadet bahşeder, yüreği karanlık olanlar felaket.

***

Bu günkü Azerbaycan’da, hangi şirket sahipleri binlerce Azerbaycan gencinin kaderini ve istikbalini düşünmüştür?

İhtiyaç ve imkansızlık büyük beladır. Bütün cinayetlerin, bütün belaların nüvesinde ihtiyaç zehiri vardır. Maddi imkansızlık büyük felakettir, zulümdür, işkencedir. İnsanı alçaltan da, cinayete sürükleyen de ihtiyaçtır.

İhtiyaç ve imkansızlık öyle acımasız, öyle dehşetli bir beladır ki, insanı en alçaltıcı hakaretlere mahkum edebilir. Mübariz Mensimov bu belalar karşısında duvar örmektedir.

Onun için “Pal-Mali” Holding on binlerce maddi imkandan mahrum Azerbaycan gencini evladı gibi bağrına basmış, 20 yıl zarfında (1998-1920) her sene 220-240 mezun olmakla Türkiyenin üniversitelerinde eğitim alan gençlerimize analık-babalık etmeyi kendilerine borç ve şeref bilmiştir. On binlerce üniversiteli genç! Bu nedir biliyor musunuz? Bu yüksek seviyede olan bir devlet meselesidir.

“Pal-Mali” Holding 20 yıldan beridir binlerce Azerbaycan vatandaşına, hem büyük sanatkarlarına hem de sade insanlarına, imkanı olan veya olmayanların dertlerine derman olmuştur…

Azerbaycanda günü bu gün yüzlerce şirket faaliyet göstermektedir. Binlerce milyonerlerimiz, yüzlerce milyarderlerimiz vardır. Azerbaycanın Milli Meclisinde de var, hükumet dairelerinde de. Azerbaycanın şanına şan kattılar mı? Tek bir tanesi bile “Pal-Mali” Holdingin alicenaplığından ibret aldılar mı?

Böyle taş kalpli insanların Azerbaycanın yoksul gençlerine yürekleri yanar mı? Katiyyen! Neden? Biliyor musunuz? Çünkü bu hayırseverliği yapmak için; Büyük yürek! Büyük vicdan! Büyük alicenaplık! Büyük millet ve Allah sevgisi lazım!..

“Pal-Mali” Holding tarafından yalnız Azerbaycan gençlerine değil, Türkiyedeki Azerbaycan kökenli yavrulara da annelik-babalık şefkati ve kaygısı gösteriliyor. Holding 4-5 yıl önce Ardahanda ve Karsta 20 sınıftan oluşan 700 öğrenci için ana okul binası inşa ettirmiştir. “Azerbaycan – Türk” ana okulları!.. Her iki okul muasır standartlara uygun inşa edilmiş, en gelişmiş okul malzemeleri ile teçhiz edilmiştir. Minik öğrenciler için ders kitapları, okul formaları da Holding tarafından temin edilmiştir. Öğrencilere ana okulu bitirene kadar kaygı böyle devam ettirilecektir…

Palmali Holding’in hayırseverliği saymakla bitmez… Palmali gibi holdinglerin varlığı devletin gücüne güç kazandırıyor. Ve bu tür şirketlerin aleyhinde hain faaliyetler Azerbaycan ve Türkiye devletine karşı ihanet gibi değerlendirilmelidir.

Aslında şer kuvvetlerin Mübariz Bey’i şirketten tecrit etme çabaları, öz cinayetlerini Azerbaycan devleti karşısında ört bas etmektir. Ama Türk’ün ezeli ve ebedi hakk adaleti her zaman olduğu gibi er ya da geç, gerekli anda ve gerekli yerde tecelli ederek hainlerin ve bedhahların karanlık niyetlerini bertaraf edip, Mübariz Bey’e hak kazandırdı. Ve Mübariz Bey Palmali Holding’in başına döner dönmez, hayırseverlik geleneğini devam ettirerek kısa zamanda kardeş Türkiye’nin üniversitelerinde eğitim alan dar gelirli Azerbaycanlı ailelerin evlatlarına, 166 Azerbaycanlı öğrenciye 2022-2023 eğitim öğretim yılının maliyeleştirilmesi hususunda karar kabul etti. Biz de uğurlu olsun diyoruz.

Her zaman dışarıdaki şirket sahipleri ile görüştüğümüzde siyasetten vazgeçmek olmuyor. Azerbaycanda radikal muhalefetin bazı temsilcileri, özellikle Avrupa ülkelerinde yuvalanmışlar, internet üzerinden Azerbaycan hakimiyetine karşı akıl almaz cefengiyatlar, işgalçi ermeni ordusunu darmadağın eden “Demir Yumruk” operasyonunu aşağılayan efsaneler uydurmaktadırlar.

Bu efsaneleri uyduranların vicdanları taştan mıdır, çamurdan mıdır? Vatan toprakları 30 sene boyunca her bir Azerbaycan vatandaşının yani her birimizin, dert ve ızdırap taşı gibi asılmıştı bağrımızdan… 1993 yılından beri Azerbaycan Cumhuriyeti Devletinin başkanı Haydar Aliyev dünya devletlerinin en yüksek siyasi kürsülerinden topraklarımız için, Azerbaycanın ezeli-ebedi arazileri olduğunu tarihi-siyasi senetlerle isbat ederek, ermenilerin işgalçilik siyasetine son vermelerini, dünyanın emperyal güçlerinden talepte bulunuyordu. Ama hak-adalet tanımayan, kıtalararası ölüm saçan füzelerden, atom ve hidrojen bombalarından gayrı hiç bir güçle hesaplaşmayan emperyal güçler, insan haklarından, hukuklarından bas bas bağıran bağımsız devletlerin arazi bölünmezliğinden, uluslararası arenada hak-adaletten konuşan (yalnız konuşan) Avrupa, ermenilerin işgallerine ve rezil yalanlarına göz yummaktaydı. Ama er ya da geç bu yalanlar denizi buharlaşacaktı… Buharlaştı da…

Nihayet Rusya, Fransa, ABD (“Minsk” grubu adlandırılan sahte bir kurumun) vasıtasıyla 30 yılda yapamadıklarını Azerbaycan askeri 44 günde “Demir Yumruk” operasyonu ile ermeni işgalini sona erdirdi.

Ama Mübariz Bey’in kalbinde bambaşka alevli fırtınalar kopmaktaydı. Azerbaycan askeri yalnız Ermeni ordularını darmadağın etmedi. Azerbaycanın beşte bir arazisini düşman pençesinden kurtardı. Bir milyon iki yüz bin göçmenin, yirmi bin şehitin, yüzlerce esirin, kız-gelinin intikamını aldı. Azerbaycan askeri, 1987 yılından beri Azerbaycan Türkünün susturulmuş vicdanlarının, söndürülmüş umutlarının, öldürülmüş inançlarının intikamını aldı. Azerbaycan ordusu, yıllarca üç taraftan acımasız mekrli düşmanlarla çevrelenmiş Azerbaycan’ımıza diz çöktürmek için, başında oynadıkları oyunlara göre, düşmanlara göz dağı çektirdi.

Azerbaycan, Ermenistan ordusunu yerle-yeksan etmeseydi, milletin liyakat ve şerefi nasıl olacaktı. Halkımızın hakaretlerine, azap ve ızdıraplarına kim cevap verecekti? Kendi vatanında bir milyon 200 bin insanın zulmü, ahı yerde mi kalacaktı? Bu zulmün karşısı alınmasaydı Azerbaycanın şerefli bir millet gibi yaşamaya hakkı olacak mıydı? Vatan topraklarını Ermeni gibi rezil bir düşmana kaptıran bir millete, dünyada saygı ve ihtiram duyulur muydu? İlham Aliyev Azerbaycan Türklerinin şerefli bir millet olduğunu dünyaya ve özellikle Fransaya, Rusyaya, Amerika Birleşik Devletlerine de ispat etti. Ama unutulmasın ki, bu muhteşem zafer kardeş Türkiye’nin manevi kudreti ile gerçekleşti. Hak galip gelmeye bilmezdi!

 

Hürr yaşamak hakkını vermez sana kimse,

Hürriyetle yaşamaya hakkın varsa benimse!

 

‘‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,

Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır!’’

 

About author

Articles

Yazar/Gazeteci Azerbaycan
Related posts
GündemGünün ManşetleriİsveçÖzel HaberTürkiye

Bu kadarına da pes doğrusu: İsveç’in iki yüzlülüğü! (Özel Haber)

Batı’nın Türkiye’ye karşı samimiyetsizliğini ezelden biliriz de İsveç bu konuda…
Read more
AzerbaycanGündemGünün Manşetleri

Azerbaycan'da yeni bir siyasi parti kuruluyor: Halka Hizmet Harekatı (HHH)

Azerbaycan’da yeni siyasi parti kuruluyor – Genelbaşkan adayı Arzu Sayadoğlu, MGTV Habere…
Read more
GündemGünün ManşetleriTürkiyeYazarlar

Neden 13 Kasım?

Dikkatli gözler için 13 Kasım sıradan bir tarih değil! Hatırlayın; bundan tam 7 yıl evvel…
Read more
Newsletter
Become a Trendsetter
Sign up for Davenport’s Daily Digest and get the best of Davenport, tailored for you.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

%d blogcu bunu beğendi: